Orijinal adı “The Pursuit of Happyness” olan “Umudunu Kaybetme” isimli sinema filmi gösterime 2006 yılında girmiş bir Birleşik Devletler yapımıdır. Gabriele Muccino’nun yönetmenliğini, senaristliğini ise Steven Conrad’ın üstlendiği dram türündeki film ana karakter Chris Gardner’ın biyografi niteliğindeki yaşam öyküsünü konu almaktadır. Senaryo filmle aynı adı taşıyan “Umudunu Kaybetme” isimli kitaptan uyarlanmıştır. Filmin başrolünü Chris karakteri ile Will Smith üstlenmiş olup Linda karakteri ile Thandiwe Newton ve Christopher karakteri ile de Jaden Smith kendisine eşlik etmiştir. Will Smith bu filmle birlikte Akademi Ödülleri ve Altın Küre’de en iyi erkek oyuncu ödülüne aday gösterilmiştir.

Filmin ana konusundan kısaca söz edecek olursak; Chris, eşi Linda ve oğlu Christopher ile 1981 yılında San Francisco’da yaşayan bir ailedir. Chris çabuk demode olan bir teknoloji ürünü olarak kemik tarayıcı üniteleri satıp para kazanmaya çalışmaktadır. Fakat bu alanda başarı gösterememesi üzerine bir süre sonra karısı Linda tarafından terk edilir. Oğlu ile baş başa kalan Chris’in hikâyesi tam da bu noktadan sonra başlar ve bir başarı hikâyesinin karşılaşılan tüm zorluklara rağmen nasıl inşa edilebileceğini izleyicilere aktarır. Bu bağlamda filmdeki birçok sahne insan-toplum-yaşam üçgeni içindeki birçok olguyu içinde barındırmaktadır. Bu metin boyunca da bu tür olgulardan bahsedilecek olup filmde yer alan bazı önemli sahnelerin kritiği yapılacaktır.

İlk karelerle birlikte şehir ve insan olgusunun girift ilişkisinin yanında bir şehrin birbirinden çok farklı sosyokültürel yapıya sahip bireylere nasıl ev sahipliği yaptığını gösterişli bir biçimde izlemekteyiz. Yeni günün başlangıcıyla birlikte bireyler farklı telaşeleriyle şehrin içinde bir yerden başka bir yere hareket hâlindedirler. Chris de oğlu Christopher ile bu hareketin içindeki bireylerden sadece ikisidir. Bu noktada Durkheim’ın bahsini ettiği organik dayanışmanın da izleri yavaş yavaş görünür hâle geçmektedir. Chris cihazlarını satmak üzere müşterilerine gitmeden önce oğlu Christopher’ı yuvaya bırakmaktadır. Yuvadan çıkan Chris etrafın temizliği ile meşgul bir çalışana döner ve duvar yazılarında yer alan bazı kelimeler için onların temizlenip kapatılmasını bazısı içinse yapılan imlâ hatalarının (4:35) düzeltilmesini ister. Çünkü onun için oğlunun babasının kim olduğunu tanıması çok önemlidir ve aynı zamanda bu durum Chris için hayat hikâyesinin de bir parçasıdır.

Chris oğlunu yuvaya bırakmanın ardından otobüs durağına doğru ilerler ve durakta bir başkası ile karşılaşır. Karşılaştığı bu kişi toplum içerisinde “deli” olarak etiketlenmiş ruh sağlığıyla ilgili sorunlar yaşayan bir bireydir (5:20). Burada Foucault’yu ve Deliliğin Tarihi isimli eserini anmadan geçmek bir eksiklik olacaktır, geçmiş ve modernite arasındaki farklılıklar açısından... Chris ailesi için Maslow’un temel ihtiyaçlar hiyerarşisinin ilk basamaklarında yer alan bazı temel gereksinimleri sağlamak oldukça önemlidir, fakat Chris bu gereksinimlerin devamını sağlamak için ne yazık ki yine başarılı bir gün geçiremeden, tek bir ürün satamadan gün akşam oluvermiştir. Akşamla birlikte (7:35) sanayi toplumu sonrası oluşan aile yapısına örnek bir sahne izlenmektedir. Rollerde yaşanan değişiklikler/dönüşümler, kadınların daha fazla iş yaşamında yer aldığı ve hatta çok daha fazla çalışmalarını gerektiren durumların söz konusu olduğu izlenmektedir. Yine de Chris “umudunu kaybetme”den ailesini ayakta tutacak motivasyonunu zedelemek istememektedir ve bu duyguyu aile bireylerine de yansıtmaya çalışmaktadır. Burada Chris’in motivasyon kaynağı olarak yeniden Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine dönecek olursak, en tepede yer alan “kendini gerçekleştirme” isteğinin itici güç olduğu düşünülmektedir.

Chris düşünür… (10:45) Etrafında gördüğü mutlu insanlar gibi kendisi de hayâl ettiği o mutluluğu yakalayabilecek midir? Ve ardından borsa aracısı olmaya karar verir. Ertesi gün Chris Dean Witter’ın yolunu tutar, vardığında ise kapıda şu yazmaktadır “Aracı Eğitim Programı Başlayacaktır, Başvurular Kabul edilecektir (12:54).” Chris staj başvuru kâğıdını alır ve oradan ayrılır. “Program her altı ayda sadece yirmi kişiyi eğitime alır ve sadece bir kişi bu eğitimlerin sonucunda işe kabul edilir…” Chris başvuru formunu doldurduktan sonra Dean Witter’a tekrar gider (19:52) ve İK yöneticisi Jay Twistle’a formunu elden teslim eder ve yeniden elindeki cihazları satmak için yollara düşer. Tabi bu arada yaşanan bazı tatsız olaylar işin cabasıdır.

Çalışma yaşamında istediği başarıyı bir türlü elde edemeyen Chris için işler aile yaşamında da pek yolunda gitmemekte ve eşi Linda ile arasında bazı sorunlar yaşamaktadır (23:20). Bu sahneler yetişkin bağlanma stilleri açısından önemli ayrıntılar içermektedir. Ertesi gün Chris yeniden yollardadır ve ilk adres onun için Dean Witter’dır. Jay Twistle ile yolları yeniden kesişir (24:31). Jay’in gidecek olduğu istikamete birlikte gidebilmek için kendisini ikna etmeyi başaran Chris için bu kısa yolculuk “kendini gerçekleştirme” arzusunun ilk basamağını oluşturacaktır. Yolculuk esnasında Chris’in konuşmaları Jay’i etkileyecek türden değildir ama yapılabilecek başka bir şey vardır; Jay elinde bir bulmaca küpünü ilk haline getirmek için bir uğraşı halindedir. Chris matematik bilgisine güvenerek Jay’den elindeki küpü kendisine vermesini ister ve bunu da başarır. Chris eline aldığı bulmaca küpünü yolculuklarının bittiği anda tamamlamış olacaktır (27:44).

Akşam olmuştur ve bu defa Chris’i bekleyen daha büyük bir sorun bulunmaktadır. Linda eşyalarını toplayıp Christoper’ı da yanına alarak evden ayrılacağını söyler (31:15). Bunun üzerine hızlı bir şekilde eve yönelen Chris eve vardığında kimseyi bulamayacak ama onu çalan sürpriz bir telefon karşılayacaktır. Arayan Jay Twistle’dır ve Chris’e stajyerlik başvurusunu görüşmek üzere bir randevu verecektir. Ertesi gün Chris oğlu Christopher’ın gittiği yuvaya giderek onu oradan alacak ve artık birlikte hareket edeceklerdir (37:00) Film boyunca Christopher’ın anne ve babasıyla olan ilişki yapısı da Bowlby’in bağlanma stilleri açısından son derece incelenesi sahneler barındırmaktadır. Chris için artık daha zor günler kendisini bekliyor olacaktır.

Chris stajyerlik görüşmesi için yeniden Dean Witter’dadır (43:15). Mülakat için bir panel görüşme onu beklemektedir. İçeriye üzeri boya olmuş elbiseleriyle girer. Odadaki herkesi şaşırtır, fakat panel görüşmede yapmak istediğini başarır ve mülakatı kazanarak oradan ayrılır. Aradan geçen birkaç günün ardından Chris ve oğlu Christopher artık evsizdirler ve geçici olarak bir otele yerleşirler (53:51). Chris ve oğlu bir parktadırlar –ki bu sahneler son derece önemli bir mesaja ev sahipliği yapar- (54:08) Chris oğlu Christopher’a şöyle seslenir; “-Birinin sana bir şey yapamazsın demesine izin verme, hatta bana bile. Bir hayalin varsa onu koruman gerek, insanlar bir şey yapamaz ve senin de yapamayacağını söylerler. Bir şey yapmak istiyorsan gidip onu zorla al!” Burada genel bir değerlendirme yapacak olursak bu sözlerin filmin en can alıcı sözlerinin olduğu düşünülmektedir. Chris artık iki cephede mücadele etmektedir. Birincisi elinde kalan ürünleri satmak, ikincisi ise Dean Witter’da stajyerlik yapmak.

Dean Witter’da stajyerlik süreci başlamıştır ve Chris oldukça motive bir duyguyla eğitimleri dikkatli bir şekilde takip etmektedir. (58:47). Chris artık stajyerlik süreci ile birlikte aynı zamanda bir grubun da parçası olmuştur. Burada Chris’in uyma davranışları sergilediğini söylemek mümkündür. Stajyerlerin eğitimleri boyunca kendilerine verilen “eğitimler” bizlere bir nebze de olsa Illouz’un “terapötik söylemler”ine dair bazı ipuçlarını hatırlatmaktadır. Bu bağlamda söylemek gerekir ki, müşteriyi “ikna” her şeyden önemlidir. Chris bir yandan eğitimlerine devam ederken diğer yandan elindeki listede (63:00) yer alan aranacak müşterilerle iletişim kurup onları “ikna” edecek sözler sarf ederek kendi müşteri portföyünü oluşturma çabasındadır. Çünkü altı ay içinde en çok para girdisini sağlayan stajyer işe kabul ediliyor olacaktır. Fakat Chris için zor olan bir şey vardır, diğer stajyerlerin dokuz saatte yaptıkları işi onun altı saatlik bir süre içerisinde yapması gerekiyordur, böylelikle elindeki ürünleri de satabilmek için kendisine vakit kalabileceğini düşünmektedir. Bu çalışma temposu Chris için gerçekten de zorlu bir maratonu andırmaktadır. Burada ek olarak film boyunca siyahlar ve beyazların bir ergime potasına girmiş olduklarından söz etmekle birlikte etnisite kavramı açısından (65:30) yine de “biz ve onlar”ı görebileceğimiz sahnelerin de yer aldığını belirtmek önemlidir.

Tüm bu zorlu maratonun içerisinde Chris’in bir baba olarak oğlu Christopher’ı da ihmal etmeme çabası içerisinde olduğu görülmektedir (69:10). Chris dört aylık bir çabanın ardından elinde kalan ürünlerini satarak rahat bir nefes alacağını düşünmektedir, fakat durum hiç de öyle değildir. Gelen vergi borçlarını ödemek Chris için alışmaya başladığı bir dünyadan yine geçmişteki dünyasına dönmek gibidir. Artık kalacakları bir otel odasında yoktur. Tüm bunlara rağmen Chris oğlu Christopher’ın hayal dünyasına eşlik ederek onu mutlu etme çabalarını bir öncekilerde de olduğu gibi bıkmadan, usanmadan sürdürmektedir (75:12). Chris o geceyi gözleri yaşlı, Christopher ise uyuyarak bir metro istasyonunun tuvaletinde geçireceklerdir.

İlerleyen sahnelerde görüleceği üzere Chris artık kendi ve oğlu için kimsesizler için ayrılmış tek odalı konutlarda kalabilmek için mücadele verecektir. Kendisi bu halde iken Dean Witter’da devam eden stajyerliğini de hız kesmeksizin sürdürmeye çalışmaktadır. Beklenen zaman gelmiş ve Chris stajyerlik sınavına girmiştir (98:32). Artık sonuçları bekleme vaktidir ama Chris için kendi dünyasında yaşadığı bir dizi problem de çözüme kavuşmayı beklemektedir. Buna karşın Chris elinden gelen her şeyi ortaya koyarak mücadelesinden hiçbir zaman taviz vermeksizin “umudunu kaybetme”mektedir. Sonunda beklenen an gelmiş Chris girmiş olduğu görüşmeden “kazanan” olarak çıkmayı başarmıştır. Bu başarı aynı zamanda Chris için yeni bir yaşamın başlangıcının temsili olacaktır.

Sonuç olarak;

Chris sahip olduğu “motivasyonunu” her zaman korumuş ve “umudunu bir an olsun kaybetmemiş” bir birey olarak “kendini gerçekleştirmeyi” başarmış ve kendi hayat hikâyesini kendisi kaleme almıştır. Bu bağlamda, gerçek bir hayat hikâyesinden esinlenilerek çevrilen filmin motivasyon kavramının taşıdığı anlamlar bakımından örnek bir eser olduğu düşünülmekle birlikte çalışma yaşamının önemli kavramlarından biri olan duygusal emek üzerine de birçok ayrıntıyı içerisinde barındırmaktadır.

[!] Her hakkı saklıdır, kaynak göstermek koşulu ile alıntı yapılabilir.